Kahramankazan Bayan Masöz Didem

Kahramankazan Bayan Masöz

Karo taÅŸ döşeli bir koridorda ilerledi, loÅŸ bir salona girdi; alçak, boyalı tavan kiriÅŸleri, kiliseleri anımsatan mobilya cilası ve toz kokusu, bunların arasından, yankılı seslerden yükselen boÄŸuk bir uÄŸultu. Gözleri karanlığa alışınca gördüğü ilk kiÅŸi Florence oldu, bir kapının yanında durmuÅŸ, elinde bir tomar broşür tutan ince uzun, solgun benizli bir adamla Kahramankazan Bayan Masöz mevzuÅŸuyordu. Üzerinde, parti giysisi gibi ışıldayan beyaz pamuklu bir kıyafet vardı, dar, mavi bir kemer belini sıkıca sarmıştı. Bir an onun bir hemÅŸire bulunduÄŸunu sandı Edward -acayip, basmakalıp bir halde hemÅŸireleri erotik bulurdu, fantezilerden hoÅŸlanırdı hemÅŸireler, bedeninin her yerini ve ihtiyaçlarını bilirlerdi. Edward’ın sokakta yahut maÄŸazalarda gözlerini diktiÄŸi kızların çoÄŸu gibi yapmadı Florence, gözlerini kaçırmadı.

Bakışları meraklı ya da muzipti, büyük olasılıkla sıkılmıştı ve eÄŸlence arıyordu. Garip bir yüzü vardı, güzel olduÄŸu muhakkaktı, ama heykel gibiydi, saÄŸlam kemikliydi. Salonun loÅŸluÄŸunda saÄŸ tarafından, tepeden vuran bir tek ışık yüzünü maskeye benzetiyordu, duygulu ve sakindi, çözümlemesi zordu. Edward salona girince durup kalmamıştı. Ne söyleyeceÄŸini hiç bilemeden kıza doÄŸru yürüyordu. Söze girme mevzusunda fazlaca beceriksizdi. Edward yaklaşırken Florence gözlerini ona dikti, iyice yaklaÅŸtığında, arkadaşının elindeki tomardan bir broşür aldı ve “İster misiniz?” diye sordu Edward’a. “Oxford’a düşecek bir hidrojen bombası hakkında. Edward broşürü alırken kızın parmağı, kuÅŸkusuz bilerek, bileÄŸinin iç kısmına sürtündü. “Bundan daha çok okumak istediÄŸim bir ÅŸey yok,” dedi Edward.

Kahramankazan Bayan Masöz

Florence’in yanındaki çocuk Edward’ın uzaklaÅŸmasını beklerken yiyecek ÅŸeklinde bakıyordu ona, fakat Edward yerinden kıpırdamadı. Florence de rahat deÄŸildi evinde, Banbury Road’a on beÅŸ dakikalık mesafede, Viktorya döneminden kalma, gotik tarzda büyük bir villada oturuyordu. Sıcakta, sabahtan akÅŸfakat kadar bitirme sınavlarını düzelten anası Violet, Florence’in tertipli pratik yapmasına -tekrarlanan gamlar ve arpejler, iki teli tutarak yapılan egzersizler, hafıza testleri- hoÅŸgörüyle bakamıyordu. “Cızırdamak” diyordu Violet bunlara, “Canım, daha iÅŸim bitmedi. Çay saati sonrasına kadar erteleyebilir misin ÅŸu cızırdamanı?” da olduÄŸu benzer biçimde. Tatlı bir ÅŸaka olması gerekiyordu fakat o hafta alışılmış olduÄŸun haricinde sinirli olan Florence bu sözü, annesinin mesleÄŸini onaylamamasının ve genel anlamda müziÄŸe, dolayısıyla da bizzat Florence’e olan düşmanlığının yeni bir kanıtı olarak gördü. Annesine acıması icap ettiÄŸini biliyordu Florence. Müzik kulağı hiç yoktu, öyle ki bir tek ÅŸarkıyı bile ayırt edemezdi, hatta Ulusal Marşı bile, o marşı Mutlu yıllar ÅŸarkısından ancak sözleri sayesinde ayırt edebiliyordu.